21 Şubat 2016 Pazar

Yılbaşı Partisi



Bu sene yılbaşı programını değişik yapalım dedik. Aslında genelde 3 ay öncesinden planlar yapmaya başlar, ardından son gün ya aman boş ver otur evde ye geğirene kadar felsefesini benimseriz. Bu sene değişik girelim, nasıl girersek öyle geçer falan filan, fındık fıstık düşünüyoruz, turlara bakıyoruz yurt dışı için. Yok vizesiydi, yok şusuydu, busuydu derken ondan da vazgeçtik. Çok sevdiğimiz bir tatil köyüne gitmeye karar verdik ve vazgeçmemek için de hemen işlemleri yaptırdık, biletleri aldık.


Yılbaşı günü sabah 4 te kalktık yola koyulduk, çünkü ilk uçağı almıştık günümüz ölmesin diye. Yolda giderken midemiz bulanmasın diye minnak bir sandviç yapmıştım. Bu beni hava alanındaki cip salona kadar idare etti. Oraya vardığımızda sıcacık sabah simitleri, su börekleri beni bekliyordu. Genelde bu tür zamanlarda açık büfe barına en yakın masaya park eder orada yaşarım uçak saatine kadar. Orada da bir tur yedikten sonra, uçağa bindik. Ama bakın varmış bir bildiğim. Hava koşullarından dolayı (kafam kadar kar yağıyordu) uçak bir türlü kalkamadı. Sanırım 3 saat geçmişti biz hala uçağın içindeydik. İnsanlar homurdanmaya başlamışlardı. Ben de karnım tok, sırtım pek ya İstanbullu Polyana olarak, olsun öyle demeyin iptal olmasından iyidir. Ne yapalım bekleyelim daha yapacak bir şey yok diye sağıma soluma laf atıyordum. Ayol hostes ablalar insan bir teşekkür eder, kahvaltı servisini başlatır, ne bileyim bir sandviç, bir ev yapımı kek atar üstüme yok hiçbir şey. Hissediyordum çünkü yarım saate nazik midem guruldayacaktı. 3.5 saat geçmiş ve ben hiçbir şey yememişim. Allah korusun..

Neyse geç olsun güç olmasın, kalktı uçağımız servis başladı. Eşim uçağa bindiği dakikadan itibaren senfonik bir şekilde horlayarak uyuduğu için ve hiç bir şeyin farkında olmadığından onun kekini de yeyip, sandviçini çantama zulaladım. Sabahtan öğlene kadar 3 kere kahvaltı etmiş oldum. Sırf yolculuklarda midem bulanmasın diye yoksa oburlukla alakası yok.  

Otele geç te olsa vardık. O kadar kahvaltıdan sonra ağzımdan artık neredeyse köpükler çıkarak tuvalete koştum. Elinde bize kokteyl ikram etmek için bekleyen kızın ikramından da tabii ki bir fırt almayı ihmal etmedim. Odamıza yerleştik. Öğlen yemeğinin son dakikaları, pastahane bölümünün de başlangıç saatleriydi ama eşim pandacım bir lokma daha yersen akşamki elbisene giremeyeceksin deyince hakikatle yüzleştim. Cidden sabahtan beri çenem hiç durmamıştı. Günü restoranlardan uzak geçirerek, sahilde yürüyüş yaptık ve otelin bahçesindeki hayvanat bahçesine gittik. Gorillerim beni çok özlemiş. Onları bol bol besledim. Tavşanların mesela midesiz olduğunu bilmiyordum. O sevimli minnak tavşancıklar bildiğiniz ne bulsa yiyiyorlar ve sınırları yok. Benden çok yiyen birileri varmış diyerek teselli buldum iyi geldi keyiflendim.

Akşam balo salonunda toplandık. Oraya varana kadar ikram edilen kanepe, koltuk vs. hepsini reddettim. Çok kararlıydım bu gece o geceydi. Ben 2016 ya rejim yaparak girecektim ve bütün yıl fıstık gibi geçecekti. 

Otel yönetimi bizi tanıdığından bize jest yapmış en ön masayı ayırmış. Şarkılı, dansözlü, dans gruplu, bol eğlenceli geçiyordu gece. Sadece çeyrek öküz yemiştim. Sonuçta gece 11.30 da yemeği kesecektim.  O kadar yemeğin üstüne, o hanım hanımcık elbisemle ve görüntümle kazık kadar kadın sahnede hop hop hopluyordum. Geri sayıma geçtiklerinde o kalabalığın arasında sevdiceğime bakıp ciyak ciyak 10, 9, 8.. derken tam 12 de giriyoruz oleyyyy diye ciyaklarken yukarıdan boşaltılan konfetileri yuttum. Boğazıma yapışan o gereksiz kağıtçıklar yüzünden önce sahneye sonra da kime denk gelirse milletin üstüne kustum.  Ne diyeyim yani, ne yapayım şimdi rezillik değil de ne. Sonraki 20 dakikayı tuvalette hayatımı sorgulayarak geçirip eşimi arayıp balo salonuna dönmeyeceğimi, onunla havuz başındaki sucuk ekmek partisinde buluşmayı teklif ettim. (adam olmam ben) Midem rahatladığından bir sucuk yuvarlayabilirdim. Konfetiler de çıkmıştı. ( ya da ben öyle sanıyordum) Geceyi ay çok geçmiş olsun, iyi misiniz sözleri arasında tamamladım. Tabii ebat olarak ta unutulacak bir tip olmadığımdan herkes beni görmüştü. 

Hani yeni yıla nasıl girersen öyle geçer derler ya, işte ben bu olaydan 1 hafta sonra ayağımı kırdım ve aynı anda sushi den zehirlendim. Allah beterinden saklasın. 
O zaman ne yapmalıymışım, öküz gibi yememeliymişim. Öküz gibi yemişsem camış gibi zıplamamalıymışım, hadi zıplıyorum ağzım açık tavana bakmamalıymışım. Hadi bakmışım konfeti ordusu üstüme düşüyorsa tavandan nutella çeşmesi akıyor gibi düşünüp ağzımı açmamalıymışım. Öğrenicez yavaş yavaş yaş 40 a yaklaşıyor olabilir ama içim hala 5 yaşında çocuk. 
Hayat güzel tadını çıkarın ! Az yiyin, çok yaşayın. Okuyan gözleriniz dert görmesin pai.




Hiç yorum yok: