10 Şubat 2016 Çarşamba

İki Maç Arası Nikah


Aslında ben de isterdim normal bir şekilde ilerlesin her şey ama böyle olması belki daha iyi oldu ki anlatabiliyorum şimdi.

Çok sevdik, evlenmeye karar verdik. Kimse kimseye teklif falan etmedi. E hadi evlenelim o zaman diye kendi kendimize girdik bir yola. Güzide bir sahil kasabasında plajda evlenecektik. O zamanlar ben o sahil kasabasında ailesiyle yaşayan bir ev pandasıydım. 
Sevdiceğim ailemle tanışmak için atladı uçağa, aştı okyanusları (marmara denizini, bir de akdenizi) geldi yanımıza. Dün gibi hatırlarım hava alanında beni ilk gördüğündeki sözünü; "Oha Pandacım semirmişsin?" 


Duygu yüklü, bol şoklu bu buluşmadan sonra baba evine doğru yola çıktı. Hayır zaten temmuz sıcağında takım elbisesiyle gelmiş, bari kravatını gevşet, morardı sıcaktan çocuk, fıskiye havuzu gibi her yerinden su fışkırıyor ama gram kımıldamıyor, saygıdanmış. Babamı tanıyınca tabii keşke şortla gelseymişim dedi. 
Benimkiler Brezilya dizilerinden esinlenmiş olacaklar ki, içeceklerini almışlar bahçede şuh kahkahalar atarak tombik damat adayını bekliyorlardı. İlk görüşte aşk yaşadıklarından sanırım tanışmadan 20 dakika sonra sevdiceğim, muhteşem takımıyla, elinde kartonla mangal yakmaya çalışıyordu. Duman altında, bacağının dibinde köpeğimiz, yanında diğer 2 kedimiz etrafını sarmış zor şartlarda çalıştı sevgilim.
Takım elbise daha iflah olmadı en son altında şort vardı ama kravat duruyordu. Saygı..

Neyse hızlıca nikah günü alındı. Acelemiz var ya mangaldan et kaçırıyoruz. 
Acelesi varmış meğer. Dünya Kupası!! Her şey ayarlanmış evleneceğiz, kısacık balayı ardından beni baba evine geri bırakma ve dünya kupasına gidiş. 45 gün hem de. Aile arasında minik bir nikah olacaktı ve bir kaç ta yakın arkadaş. 
Dediler ki arkadaşlarımız hadi kına gecesi yapalım havuz başında. İçecekler, yiyecekler her şey hazır. Ertesi gün de evleniyoruz zaten. Çok önemli iki şeyi kına başlamadan yarım saat önce unuttuğumuzu fark ettik. 

1.Beni babamdan istemedi. 
2.Kına almadık

Garibim koşa koşa gidip çikolata aldı. Çiçekçiler çok uzakta olduğundan yolun kenarında çıkan katır tırnaklarından biraz toplamış biraz da bizim bahçeden gül koparmış, hoş o otları da bizim bütün evcil dostlarımızın bir sulamışlığı vardır ya neyse. 

Ee tabii bayağı bir ilginç oldu. Sonrasında kına yakıldı ama sevdiceğim ağladı beni ağlatamadılar.  Sonrasında herkes havuza atladı. Islanmayı reddedip açık büfenin yanında takılan bir ben vardım. Keyifli bir gece oldu. Ertesi sabah babam damadını alıp berbere, biz de annemle börekçiye gittik. Ee ne yapayım acıktık herhalde. Bol soğanlı kıymalı börek 1.5 porsiyon yanına bir de ayran sabah sabah  davul gibi şiştim. Artık süslenmeye hazırdım.
Kuaför beni merinos koyununa benzetti. Yumurta sarısı saçların üstüne mor makyaj amanın felaketti. Tam panda makyajı olmuştu. Evde düzeltirim biraz dedim. Gelinliğe benzeyen kırık beyaz elbisemi giyince gerçekten dünyanın en çirkin gelini oldum. Ayy adam vazgeçmese bari dedim. Duvak ta almamışız aceleden. 
Demokrasi de çareler tükenmez tabii 1 metrelik perdeyi kuaför saçıma dikti. Evet bildiğiniz saçıma dikti. Rezalet tamamlanmıştı. ( o halimle maalesef 2 gazete bir kaç tane de internet sitesine çıktım.) Daha beter hale sokulamazdım ama olsun dedim bugün benim en mutlu günüm. Plajda çok şükür ki her şey güzeldi, hazırdı. Her şey yolunda giderken benimki nikah masasında uyudu. Maalesef uyudu. Nikah memurunun adını söylemesi üzerine kalktı. Yorgun çocuk ne yapsın. Maçtan gelmiş daha dünya kupası var adamın uyuyacak tek yeri nikahı ne yapsın canım Allah Allah. 
İki evet iki de şahit evetinden sonra hooop evlendik:) gelsin pasta. Nihak şekeri de yetişmediğinden bir sürü şık çikolatalar almıştık. Onlar dağıtıldı herkese. Mantıklı oldu aslında. Bazı masalarda duranları geri aldım. Yerim sonra diye fark ettilerse ayıp olmuştur tabii amann benim günüm o gün istediğimi yerim değil mi?

Velhasıl, aksiliklerle başlayıp tontik noktalanan bir gün oldu. Evlilik güzel şey. Evlenin gayri.. Hadi öptüm.

Hiç yorum yok: